15 Ocak 2014 Çarşamba

Kırk Yedi'liler - Füruzan


Kış Okuma Şenliği için seçtiğim romanlardan birisiydi bu roman. Sanıyorum daha önce bu denli vurucu bir roman okumamıştım. Füruzan’ın ilk romanı olmasına inanamadım, sanki yılların yazarıymış gibi anlatımları, tasvirleri adeta büyüledi beni. Ve hikâyenin acımasızlığı, gerçekliği… Erzurum’da büyüyen Emine’nin annesi, babası, ablası ve kardeşiyle başlayan hikâyesi İstanbul’da 12 Mart döneminde sorguya alınması ile devam ediyor. Hikâye bir ileri bir geri gidiyor gibi.

Emine’nin yaşadığı işkenceler arasında ailesi olan anılarının birer birer canlanması, zaman zaman ona güç vermesi ya da onu zayıflatması. Ailenin sosyal statüsüne olan merakı, özellikle annesinin kendi duvarları içinde yaşayarak gerçeklerden kaçınması, ablasının her şeyi kabullenir hayatı, yanlarında çalışan insanların eziklikleri, Emine’nin aşkı Haydar’ın hayatı çok güzel anlatılmıştı.

Kitaba başlarken bazı kitap kardeşlerim bana unutamayacağım bir roman olduğunu söylemişlerdi, ne kadar haklılarmış. Okurken ağlamama engel olamayıp, içimin acımasıyla elimden bırakıp, beş dakika sonra yeniden okumaya devam ettiğim bir romandı.

Altını çizdiğim cümleler dışında işaretlediğim sayfalar, paragraflar bile oldu bu kitapta;

“Olanları anlamak için büyükler ne kadar vakit kaybettiriyorlardı çocuklarına.” S- 94

“Utanca yenik düşüp yalvarmamalıyım. Unutmayayım insan ancak insandan utanır.” S- 279

“Onlar sana çok, ama pek çok sade, o denli de güçlü bir şey söyletmek istiyorlar. Haklılık duygunu elinden almaya savaşıyorlar. Oysa bilirsin, insanı insan kılan en önemli ayrım adalet duygusudur. Evet, dersen bitişin başlar. O zaman ilerde yaşayacağını umduğun zamanı bile yitireceksin. İşte bağır alabildiğine, kanın akıyor, görünümün inanılmaz çirkinlikte, bozulmuşlukta, bir hurda yığını gibi. Yine de asıl şeyi alamadıkları sürece tam bir bütünsün. Bağır bakalım…” S- 374

Arka Kapaktan;

Kırk Yedi’liler en çok sözü edilen “12 Mart Romanı…” ama 12 Mart’ta neler olup bittiğini anlatmıyor bu kitap. “12 Mart”ı yaşayan çoğu 1947 doğumlu bir genç kuşağı anlatıyor.

Füruzan’ın bu ilk romanı, 1975’te Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü almıştı.

 

2 yorum:

  1. Kış Okuma Şenliği kapsamında benim de okumuş olduğum kitaplar arasındaydı. Çok çok beğendim.

    YanıtlaSil
  2. Ben Seçil'e de çok üzülmüştüm, ve geçmişte kalan aşkına. Kitabın sonunda nasıl hortlak gibi karşısına çıktı Emine'nin ama! :( Beğenmene çok sevindim canım :)

    YanıtlaSil