Bu kitabın küçük bir tanıtım metni bana e-posta olarak geldi. On8 Kitap'a, kitabın ilgimi çektiğini söylediğimde ise çok nazik bir şekilde bana hediye olarak yolladılar. Öncelikle kendilerine teşekkür ediyorum…
Gençliğin daha doğrusu ergenlik
çağında hissedilenlerin anlatıldığı kitaplara bayılırım, çünkü hepimiz oradan
geçmişizdir ve yaşadıklarımızı okumak hoşumuza gider. Bu kitapta da Berlin’de
yaşayan beş gencin birbirine geçen hikâyelerini anlatılmaktaydı. Bu beş gençten
birisi mutlaka birimize hitap edecektir, çünkü hepimizin kendimizden bir şeyler
bulacağımızı düşünüyorum.
Ben okurken Sylvia’nın
düşüncelerine, onun toplum normlarına kendince başkaldırmasına ve sadece
istediğini yapıyor olmasına inanılmaz saygı duydum ve kendime en yakın onu
hissettim. Sylivia’yı okurken sürekli bir uzaklaşma, doğaya gitme ve yüzme
isteği ile doldum diyebilirim. Kitabın kapağının da bu algıda çok büyük etkisi
olduğunu söylemem lazım. Her şeyi bırakıp gitme isteği çokça hissediliyor.
Aşk ve terk edilmişlik, sevdiğin
birisine yardım edememe duygularını da Niklas yaşattı bana… En heyecanlandığım
yerler ise Robin’le ilgili olan kısımlardı sanırım.
Özetle çok sade ama satır
aralarında çok güzel mesajlar veren bu kitabı çok beğendim.
Kitabın adı Çıplaklar ama
kimsenin aklına cinsellikle alakalı bir çıplaklık gelmesin çünkü yazar
hislerimizin çıplaklığından bahsediyor. Bence romana inanılmaz güzel bir isim
bulunmuş, daha yalın daha sade bir dille anlatılamazdı.
Kitapta bir sürü cümlenin altını
çizdim ve sadece bir kaçını sizinle paylaşacağım…
“Ergenlik acayip bir durumdur
tekrarlanamaz. Ergenlikte insan çıplaktır yani her şey ona doğrudan temas eder.
Temas, aynı anda hem uyarıcı hem de acı vericidir.
Ancak, yaşın ilerledikçe giyinmeye
başlarsın. Giderek daha fazla tabaka edinirsin, bunlar seni duyarsız kılar.
İnsanlar bütün toplum çıplak kalsaydı, hepimiz önce birbirimizi kucaklar, sonra
da toplu harakiri yapardık.” S- 38-39
“Kadere bağlı karşılaşmalar bir
çırpıda silinemez..” S- 165
“Arka planı, gelişim
bağlantılarını, sanat yönelimlerini öğrenmek, yaratıcı süreç için de önemlidir.
Bilgisizlik hiçbir sanatçıyı daha iyi kılmamıştır.” S- 224
“Özgürlük senin için ne değilse,
benim için o olabilir. Her birimizin içinde, kişisel istek ve hayallerle
birlikte, özgürlük hayalini de etkileyen herhangi bir olay saklıdır. Ancak bu
hayal başkalarına aktarılamaz.” S- 267
Arka kapaktan;
Yaşın ilerledikçe, giyinmeye
başlarsın. Giderek daha fazla tabaka edinirsin, bunlar seni duyarsız kılar.
Bütün toplum çıplak kalsaydı, önce birbirimizi kucaklar, sonra da toplu
harakiri yapardık.
Kendini çıplak hissetmiyor musun
artık?
Babası yavaşça ve üzgün bir
ifadeyle başını iki yana sallıyor.
Belki de o kadar çok tabakam
yoktur, ama doğrudan temas benim için bir mucize olurdu.
Yani bütün bunlar... Şimdi
yaşadıklarım... Geçecek mi?
Büyük ihtimalle evet. Maalesef.
Kendin olmak, tenine temas eden
hayata karşı ne kadar giyineceğini keşfetmekten, bu hayatın içinde kendini
bulmaktan geçer. Belki bulanık bir nehirde, yakınlaşamadığın bedenlerde, yaşama
pamuk ipliğiyle bağlı bir dostun varlığında, özüne erişemediğin bir rüyadan
uyandığında ya da kendine çizdiğin sınırların ötesine baktığında... Çek yazar
Iva Procházková, ergenliğin kaçınılmaz çıplaklığını ve hayatın yakıcı soğuğunu,
Berlinli beş gencin kesişen yaşamları üzerinden anlatıyor.
Bu kitabı gerçekten çok beğenmiştim.Ayrıca on8 yayınına ait aldığım ilk kitap devamıda gelecek gibi. Altını çizdiğiniz yerlerin çocuğunu bende beğenerek okumuştum. Sevgiler
YanıtlaSil