Yine bir Livaneli klasiği… Akıcı
bir dil, araştırmalara dayanan, bilgi veren bir roman. Bu sefer ki konu ise çok
yakın geçmişten geliyor.. IŞID kamplarında tutsak olan bir Ezidi kız olan
Meleknaz ile Mardinli Hüseyin’in aşkını anlatan kitabın aslında daha uzun
olmasını beklerdim. Çünkü bana göre konu çok sağlam ve daha uzun bir roman
olmalı, daha detaylı bilgi alabilmeliydik. Hüseyin’in Amerika’da
öldürülmesinden sonra gazetecilik yapan çocukluk arkadaşı İbrahim Mardin’e
gidiyor ve Meleknaz ve İbrahim’in yakınları ile sanki röportaj yaparmış gibi hikâyenin
detaylarını öğrenmeye başlıyor.
Anlatılanlarda bizleri çok
rahatsız edebilecek detayların da bulunduğu kitapta esas üzerinde durulan insan
hakları ve eşitliği olmuş. Her kim ne inanca, ne dine, hangi renge, kültüre mensup
olursa olsun aslında bir insan olduğu ve birey olduğu için kendisine değer
verilmesi gerektiğinin üzerine sıkı sıkı basılmış.
Kitapla ilgili olarak ise
arka kapağında “Ortadoğu” kelimesini gördüğümde orada yaşanan ve haberlere konu
olmayan bazı farklı detaylar okuyacağımı düşündüm sanırım, ama maalesef ki
televizyonlarda bunun çok daha ağırlarını izledik ve tanık olduk. O yüzden sanırım kitabın uzun olmasını talep etmemin sebebi budur.
Konu itibarı ile biraz
Sinan Akyüz’ün İncir Kuşları isimli kitabında yazdıklarına benzettim…
Neden
mi, çünkü savaşlarda en büyük acıyı hep kadınlar çekiyor.
Altını çizdiklerim;
Asil insanların en neşeli
anlarında bile bir hüzün vardır, daha düşük ruhlar ise en sefil zamanında bile
neşelidir.
Kalbinde ona inanç olduktan sonra
ne farkı var, hepimizin onun kulları değil miyiz?
Bu dünyada hiçbir şey insanları
söz kadar etkileyemez. Orta-şark da sözün zirveye vurduğu yerdir, hiçbir
bölgenin şiiri, menkıbesi, masalı bu kadar kuvvetli, insanın yüreğine işleyen
kudrette değildir. İşte bu yüzden bizim buralarda şairler büyücü sınıfına
girer. İnsanları güzel sözlerle büyüledikleri için.
Merhamet keskin bir kılıç;
merhamet gösterenin kabzasından tuttuğu ama karşı tarafı yaralayan bir kılıç.
İnsanları pençesine almış, çöl
hecirleri gibi hepimizin ağzını kan içinde bırakan "harese"den kurtulmak
için yazıyorum ve zaman zaman kendimi şu sözü tekrarlarken yakalıyorum: 'Ben
bir insandım!'"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder