Murat Uyurkulak yine benim
severek takip ettiğim afilifilintalar grubunda bulunan ve Ot Dergi ’de yazan
bir yazar, daha önce kendisinin kısa yazılarını okumuş ve çok beğenmiştim.
Romanlarından birisini okumayı düşündüğümde ise en güzel yorumlar bu kitaba
aitti. Bu sebeple bu kitapla kendisi ile tanışmaya karar verdim.
Neresinden başlasam, nasıl
yorumlasam diye ciddi anlamda beni düşündüren bir kitaptı Har. Öyle masalsı ve
epik bir dille yazılmıştı ki, ben kim oluyorum da bu kitabı yorumlayacak cüreti
kendimde buluyorum. Kitapta yerin yedi kat üstünde büyük A, melekler, şeytanlar,
cinler bulunurken yeryüzünde ise yamuklar, Onüç, Numune, gibi değişik
karakterler bulunmaktaydı. Özellikle sonyamuk diye adlandırılan kişinin yazarın
kendisi olduğunu düşünüyorum. Kitap bir nevi dinlerin nasıl doğduğu ve
insanlığın kıyamete nasıl kendi elleriyle yaklaştığının hikâyesiydi. Bir sürü
mecaz ve aforizma ile dolu olan bu romana ilk başladığınızda yavaş ilerliyorsunuz
ancak ikinci bölümle birlikte yazılar su gibi akmaya başlıyor. Kesinlikle çok
başarılı olduğunu söyleyebilirim.
Altını çizdiklerim;
“İnsanın ruhuna erişeceksen,
deliğinden değil yarasından gireceksin”
“Yetti okuduğun. Artık yaz. Yaz,
âlemdeki son imzan bir kelime olacaktır zira. Güçlü olsan da yaz, zayıf olsan
da”
“Hoş görmek de bir aşağılama
türüdür. İnsanları hoş gören, aynı zamanda hor da görüyordur" diye
yazardı, ilahi mahlûklar için genel kılavuzda”
“Ne varlığın bulunmaz bir elmas
olsun, ne de küfür başkalarına”
“Çalış ama işe bağlanma.
Çalışmaktır tüm
hazları öldüren”
Arka Kapaktan;
Bu ülke, ki Netamiye derler
adına, ulu bir ejderhanın mide fesadından doğdu. Biz oradaydık, gördük her
şeyi. Kıyametin yarım boy küçüğü bir alamet gündü. Yalan elbet, ulu falan
değildi ejderha. Kanatlarından irin saçan, pespaye bir yaratıktı aslında.
Hastaydı, uçarken kusuyordu sürekli. Şöyle son bir kez titredi, süzülürken
ağzını açtı ve macunumsu fokurdak bir sıvıyı, uzun ince kilimler misali, kadim
suyun ortasına seriverdi. Ejderha olgun bir armut gibi yere düşerken,
macunkilim de hızla katılaştı, kabarcıklarından dağlar vadiler denizler hasıl
oldu, bu ülke böyle vücut buldu.
Üzerinden her daim ekşi kokulu
dumanlar tütmesi ondandır.”
Murat Uyurkulak’ın ilk romanı Tol
çok sevilmişti. Har’ı da seveceğinizden eminiz. Dumanı tüten bir kıyametin
romanı Har. Gökte melekler, cinler, “ben”ler, şeytanın ta kendisi, yerde
Numune, Onüç, Otuzbeş ve bütün Yamuklar, tekmili birden aynı alametin üzerinde.
Ne diyelim, Büyük A hepimizi korusun!
Ben de Behzat Ç. dizisinde duymuştum ilk adını. Eda okuyordu Tol kitabını. "Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi" cümlesiyle başlıyordu.
YanıtlaSilO gün almayı planlıyordum , ve birden sahafta karşıma çıktı. Tol 'da şahane bir kitaptı.
Geçen yılda imza gününe gitmiştim ve neredeyse bir tek ben vardım. Sağolsun 3 kitabını da imzaladı bir de güzel çay içti benimle :)
En kısa zaman da TOL'u da okumanı tavsiye ederim.
Tol en yakın zamanda okunacaklarımın arasında... siz de ne kadar şanslıymışsınız kıskandım :) sevgilerimle,
Silaslında isim de kitapta hiç yabancı değil ama sırası gelemedi bir türlü...
YanıtlaSil