Emile Zola’nın daha önce Germinal
isimli kitabını okumuş ve çok beğenmiştim. Suçluyorum yine toplumsal
adaletsizliğe karşı bir başkaldırı manifestosuydu. Yüzbaşı Dreyfuss’un sahte
evraklarla hapse atılmasından dolayı Zola’nın Genelkurmaya yazdığı bir
mektuptu. 1800’lü yıllarda bu kadar cesurca bir şeye imza atmak ta eminim ki
her yazarın harcı değildi, ancak Zola’nın içindeki bu adalet ve eşitlik ateşi
sanırım kendisini durdurmadı.
Kitap sadece kırk üç sayfa kadar
ancak içi tamamen dolu diyebilirim, okunması kolay bir dile sahip.
Altını çizdiklerim;
“Üstelik bu insanlar
uyuyabiliyorlar, eşleri ve çocukları var, onları seviyorlar!” S- 27
“Gerçek toprağın altına
kapatıldığı zaman, orada öyle bir toplanır öyle bir patlama gücü kazanır ki,
patladığı gün her şeyi kendisiyle birlikte havaya uçurur.” S- 33
Arka Kapaktan;
19. yüzyıl sonları Fransa'sında,
Yahudi kökenli bir subayın, Yüzbaşı Alfred Dreyfus'ün haksız yere casuslukla
suçlanmasıyla patlak veren Dreyfus Davası, yalnızca bir hukuk ve ayrımcılık
skandalı değil, aynı zamanda başta ordu ve yargı olmak üzere ülkenin tüm
kurumlarını temellerinden sarsan bir toplum olayıydı. Tam 12 yıl sonra
Dreyfus'ün aklanmasıyla sonuçlansa da, Üçüncü Cumhuriyet ve çağdaş Fransa'nın
tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu. Bu dava çevresinde gelişen
çalkantıların keskinleştirdiği güçler dağılımı, kilise ve devlet işlerinin
ayrılması gibi sarsıcı önlemlerin alınmasına, sağdaki milliyetçiler ile soldaki
antimilitaristler arasında uzun sürecek bir bölünmenin doğmasına yol açtı.
Büyük romancı Émile Zola, 13 Ocak
1898 günü bir gazetede yayınladığı Suçluyorum başlıklı açık mektubuyla,
Dreyfus'e yapılan haksızlığın karşısına dikilen Fransız aydınlarının sözcüsü
oldu. Artık bir klasik niteliği kazanan ve onurlu aydın başkaldırısının
görkemli bir örneği olan Suçluyorum'u Tahsin Yücel'in çevirisi ve önsözüyle
sunuyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder