Ne zamandır #kitapkardesligi ile
tekrar buluşabilmeyi istiyordum ama bir türlü kısmet olmuyordu. Kasım ayında
okumadığım bir kitabı seçtiklerini öğrenince dedim ki “Ben de varım!!” Ahmet
Ümit’in yazım tarzını zaten seviyorum, daha önce Beyoğlu Rapsodisi ve Bab-ı
Esrar isimli romanlarını okumuş ve çok beğenmiştim. Bu kitabını da çok sevdim. Kitabın
konusu arka kapakta çok güzel şekilde anlatılmış..
Yılbaşı gecesi Beyoğlu’nun arka
sokaklarında birisi öldürülür ve Baş komiser Nevzat, yardımcısı Ali ve Zeynep
ile birlikte olayı çözmeye çalışırlar. Buraya kadar sıradan bir cinayet romanı
diyebilirsiniz... Beni asıl keyiflendiren Ahmet Ümit’in Beyoğlu ve Tarlabaşı
sokaklarını, meyhanelerdeki masaların, mezelerin, müziklerinin tasviri ve
sanırım bu kitaba özel Gezi Parkı Direnişi ve 6-7 Eylül olaylarına bakış
açısını anlatmasıydı. Beni en çok etkileyen bölüm ise, ağaçların konuştuğu bölümdü...
O kadar çok cümlenin altını
çizdim ki, sadece bir kısmını sizlerle paylaşıyorum.
Altını çzidiklerim;
“Kadınlardan asla kurtulamazsın,
hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder.” S- 1
“Karşınızdaki kim olursa olsun,
ne kadar haklı olursanız olun, birini öldürmek, dünyanın bütün yükünü sırtlamak
demekti.” S- 46
“Aşk, dünyanın en iyi
mazeretiydi.” S- 48
“Azrail’e koz vermek
istemiyorsan, sevdiklerinin sayısını az tutacaksın bu dünyada.” S- 113
“Bugün mutluluktan müebbet yesek,
yarın af çıkar.” S- 136
“Bu memlekette kadınların eti de,
canı da sudan ucuz. Bu memlekette kadınlar, erkeklere kurban diye sunulmuş, hem
zevklensinler hem işlerini gördürsünler hem de öldürsünler diye…” S- 175
“Hayat, yaşadıklarımızdan çok
hayal ettiklerimiz değil mi zaten?” S- 279
“Şiddeti kullanarak ideal toplum
yaratamasın. Çünkü kullandığın yöntem, kendine benzetir seni.” S- 292
“İnsan ne iyidir ne de kötü, hem
şeytan vardır içimizde hem de melek. Hangisini uyandırırsak, hangisini
beslersek, o ele geçirir ruhumuzu” S- 354
Arka Kapaktan;
Yılbaşı gecesi işlenen bir
cinayet... Tarlabaşı'nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş
erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya
çıkardığı utanç verici bir gerçek. Gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların
hayatlarını yaşamak zorunda olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu
kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya
çalışan bir adam. Bir zamanlar İstanbul'un en gözde yeri olan Beyoğlu'nun hazin
hikâyesi.
Karanlık... Soğuk havayla iyice
ağırlaşan bir karanlık. Uzaklardan şarkılar geliyor kulağına, neşeli kadın
çığlıkları, ayarını yitirmiş sarhoş naraları, biri küfrediyor belki ana avrat,
belki ağlıyor biri hıçkıra hıçkıra, belki biri sessizce ölüyor bu gürültünün,
bu hengâmenin ortasında. Umurunda değil. Hepsinden sıyrılmış, sadece öfke...
Nereye gittiğini bilmeden
yürüyor, nefret tarafından kuşatılmış olarak. Kıskançlık denen o canavar,
çelikten pençesine almış yüreğini, habire sıkıyor. "Kadınlar," diyor bir
ses zihninin derinliklerinden... "Kadınlar, onlarla oynayamazsın...
Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın, asıl oyuncak sen olmuşsun."
Hayatına giren kadınların yüzleri beliriyor sokağın zemininde. Birer birer
düşüyor görüntüleri ayaklarının dibine. Hepsinin boynu bükük, hepsinin
gözlerinde keder. Hepsi üzgün... Aldırmıyor, bir su birikintisiymiş gibi basıp
geçiyor üzerlerinden ama yeniden düşüyor görüntüler zemine.
"Kadınlar," diyor o ses yine, "Kadınlardan asla kurtulamazsın,
hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder."
Son alıntıladığın cümle, beni de çok etkilemişti. Kupanı severim senin bu arada :) sevgiler :)
YanıtlaSilSon dönemde en çok merak ettiğim kitapların başında geliyor ama ev okumadığım kitaplarla dolu olduğu için almak istemiyorum. Bakalım ne kadar dayanabileceğim? :) Çok güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık. Ben de bloguma beklerim, yeniyim ama ilerlemeye çalışıyorum. :) ortaboypopcorn.blogspot.com
YanıtlaSilmerhaba... bloguma hoş geldiniz Asena Hanım.. maalesef hepimizin derdi aynı, okuyamadığımız kitap kulelerimizle dolu evlerimiz... olsun ama ben okuyamasam da kitaplarımın yanımda olmasını seviyorum.. bloğunuza hemen bakacağım.. hayırlı olsun...
YanıtlaSilSelam güzel bir yorum olmuş, ağaçların konuşması ilginçti gerçekten. Bir de Ahmet Ümit Beyoğlu'nu güzel anlatıyor. Benim sayfama da beklerim vaktiniz olunca:
YanıtlaSilhttp://mahrem-i-esrar.blogspot.com/2013/11/beyoglunun-en-guzel-abisi-ahmet-umit.html