3 Şubat 2017 Cuma

Huzursuzluk - Zülfü Livaneli


Yine bir Livaneli klasiği… Akıcı bir dil, araştırmalara dayanan, bilgi veren bir roman. Bu sefer ki konu ise çok yakın geçmişten geliyor.. IŞID kamplarında tutsak olan bir Ezidi kız olan Meleknaz ile Mardinli Hüseyin’in aşkını anlatan kitabın aslında daha uzun olmasını beklerdim. Çünkü bana göre konu çok sağlam ve daha uzun bir roman olmalı, daha detaylı bilgi alabilmeliydik. Hüseyin’in Amerika’da öldürülmesinden sonra gazetecilik yapan çocukluk arkadaşı İbrahim Mardin’e gidiyor ve Meleknaz ve İbrahim’in yakınları ile sanki röportaj yaparmış gibi hikâyenin detaylarını öğrenmeye başlıyor.

Anlatılanlarda bizleri çok rahatsız edebilecek detayların da bulunduğu kitapta esas üzerinde durulan insan hakları ve eşitliği olmuş. Her kim ne inanca, ne dine, hangi renge, kültüre mensup olursa olsun aslında bir insan olduğu ve birey olduğu için kendisine değer verilmesi gerektiğinin üzerine sıkı sıkı basılmış. 

Kitapla ilgili olarak ise arka kapağında “Ortadoğu” kelimesini gördüğümde orada yaşanan ve haberlere konu olmayan bazı farklı detaylar okuyacağımı düşündüm sanırım, ama maalesef ki televizyonlarda bunun çok daha ağırlarını izledik ve tanık olduk. O yüzden sanırım kitabın uzun olmasını talep etmemin sebebi budur. 

Konu itibarı ile biraz Sinan Akyüz’ün İncir Kuşları isimli kitabında yazdıklarına benzettim… 

Neden mi, çünkü savaşlarda en büyük acıyı hep kadınlar çekiyor.

Altını çizdiklerim;

Asil insanların en neşeli anlarında bile bir hüzün vardır, daha düşük ruhlar ise en sefil zamanında bile neşelidir.

Kalbinde ona inanç olduktan sonra ne farkı var, hepimizin onun kulları değil miyiz?

Bu dünyada hiçbir şey insanları söz kadar etkileyemez. Orta-şark da sözün zirveye vurduğu yerdir, hiçbir bölgenin şiiri, menkıbesi, masalı bu kadar kuvvetli, insanın yüreğine işleyen kudrette değildir. İşte bu yüzden bizim buralarda şairler büyücü sınıfına girer. İnsanları güzel sözlerle büyüledikleri için.

Merhamet keskin bir kılıç; merhamet gösterenin kabzasından tuttuğu ama karşı tarafı yaralayan bir kılıç.

İnsanları pençesine almış, çöl hecirleri gibi hepimizin ağzını kan içinde bırakan "harese"den kurtulmak için yazıyorum ve zaman zaman kendimi şu sözü tekrarlarken yakalıyorum: 'Ben bir insandım!'"