20 Nisan 2015 Pazartesi

Ağır Roman - Metin Kaçan


Yıllar önce filmini seyretmiştim ve o zamanlarda yaşım dolayısı ile tam anlamadığımı ancak filmi sevdiğimi düşünmüştüm. Kitabını okudukça aslında çok derin ve çok kadar farklı bir dünyaya girdiğimi hissettim.  Metin Kaçan’ın intihar sonucu vefat ettiğini sanırım herkes biliyordur, bu kitapta ölümle bitiyor. Birçok eleştirmen bu kitabın yazarın hayatından da alıntılar yaptığından bahsetmiş. Romanda neyin gerçek neyin kurgu olduğunu anlamak ilk başlarda zor, çünkü çok masalsı bir dünyası var, sayfalar ilerledikçe bu dünyanın içinde dolaşmaya başlıyorsunuz ve gittikçe keyifleniyorsunuz. Öyle güzel bir edebi metin, öylesine güzel anlatım ve tasvirler var ki kitap bitmesin istedim. Kitapta ciddi anlamda argo kullanımı var bu kitabın geçtiği mahalleyi de düşündüğümüzde yerinde bir kullanım olduğunu göreceksiniz.

Konusuna gelince, Tarlabaşı semtinin oralarda kolera diye bir mahalle bulunmakta. Bu mahallede fahişelerden, gaylere, hırsızdan, dolandırıcıya normalde görmeye alışık olmadığımız çok farklı insanlar uyum içinde yaşamakta. Bu mahallenin kabadayısı vefat ederken tespihini Gıli Gıli Salih isminde bir yeniyetme gence bırakıyor. İşte biz bu gencin, yavaş yavaş kabadayıya dönüşmesini ve âşık olduğu kadınla yaşadıklarını okuyoruz. Tam bir edebi şaheser…

Ayrıca bu kitabın ikincisi de varmış ancak Metin Kaçan Türkiye bu kitabı okumaya hazır değil diye düşünerek kitabı imha etmiş.

Arka Kapaktan;

Güneş buluttan sıyrılırken Kolera'nın âlemci kadınları bir omuz darbesinde yıkılacakmış gibi duran evlerinin önünde oto tamircileriyle, marangozlarla, tornacılarla aslanlar gibi muhabbete koyuldular. Bir yandan da kaynak yaparken elleri titreyen ustalara esrarı daha kallavi içmeleri için zıvana hazırlamaya başladılar.

Köylü kadınlar, kocalarının mahalle hakkında anlattıkları korku hikâyelerinden tırstıklarından mahkûmlar gibi camdan bakıyorlardı.

1 yorum:

  1. Tarlabaşı ile ilgili bir belgesel izlemiştim zamanında. Tabii seçmece insanlar konuşmuştu ve ne şive ne doğal tavırlar vardı, bizim bütün yapımlarımız gibi fazlaca dram yüklüydü ama yine de farkındalık yaratmak istenilen konu anlamlıydı. Devletin o bölgedeki insanları yerlerinden kovması anlatılıyordu. Evet yeni bir ev veriliyordu ama aynı ortam aynı hava kalmayacaktı. Akılcılıkla düşünülmüş düzenlemeler bunu hesaba katmamıştı. O semtin dokusu yıllar önce oradaki ermeniler sürüldüğünde zaten bir tahrip edilmişti.şimdi de modernizmin tahribatına uğrayıp tamamen silinecekti. Okuyunca o aklıma geldi.

    YanıtlaSil