Bu kitaptan sonra anladım ki doğu
edebiyatında aşkın tadını başka kitaplarda bulmamız çok zor Sadık Hidayet’in
karamsarlıkla dolu bu aşk romanı hayalden gerçeğe, gerçeklerden de hayale öyle
bir geçiş yapıyor ki, sadece doksan sayfa olan bu romanı bir çırpıda
okuyabilmek zorlaşıyor. Yazarın, karısına duyduğu ümitsiz aşkı onu bambaşka
düşüncelere ittikçe ben biraz Anayurt Oteli’ndeki Zebercet biraz da Kürk
Mantolu Madonna tarzı hissederek okuduğumu fark ettim… Yusuf Atılgan ve
Sabahattin Ali’nin içine kapanık tasvirlerini sevenler bu kitabı
kaçırmasınlar. İran edebiyatı bundan sonra takip edeceğim bir edebiyat türü
olarak da gönlüme tahtını kurdu. Bu
arada önsöz kadar sonsöz de mutlaka okunmalı.
Arka Kapaktan;
Kör Baykuş 1977'de Behçet
Necatigil'in unutulmaz çevirisiyle Varlık Yayınları'ndan çıkmıştı. Philippe
Soupault'nun "Yirminci yüzyılın düşlemsel edebiyatında bir başyapıt",
Andre Breton'un ise "Başyapıt diye bir şey varsa o da budur"
sözleriyle nitelediği bu kült romanı, yine Necatigil'in çevirisinden, Necatigil'in
"önsöz"ü ("Türkçede İran Edebiyatı ve Doğumunun 75. Yılında
Sadık Hidayet") ve Bozorg Alevi'nin "sonsöz"ü ("Sadık
Hidayet'in Biyografisi") ile sunuyoruz.
Sadık Hidayet'in değişik bir tarzı var. Ben bu kitaptan sonra Hacı Ağa'yı okudum. Tarzları aynı olmasada ikiside güzel.
YanıtlaSilDaha önce hiç okumadım bu yazarı... Dikkate alacağım.. Bu arada takipteyim bloğunu.. Benim bloğuma da beklerim. Sevgiler..
YanıtlaSilwww.grilady.blogspot.com.tr