Uçurtma Avcısı’nı o kadar çok beğenmiştim ki yazarının ikinci kitabını da hemen alıp okumak istedim. Yazar bu sefer çocuk yaşta evlendirilen, şiddete ve cinsel istismara maruz kalan iki kadının hayatlarını konu almış. Meryem ve Leyla, ikisi de masum, ikisi de başlarına gelen olaylar yüzünden aynı adam ile evlenmek zorunda bırakılan çocuk kadınlar. Afganistan’ın iyi ya da normal yıllarından bir anda Taliban rejimine geçmesiyle adı yok olan kadınların dostluk ve kader birliği. Ve aşk… en kötü hayatların ortasında bile insana yaşama umudu verilen naif bir aşkın tanımlandığı kitabı gözlerim dolu okudum. Kitapta ara ara Uçurtma Avcısı’ndan tanıdığımız kişilerin hikâyeye dâhil olmasını da sevdim. Haksızlıklara bir kere daha lanet ettim ve içinde bulunduğumuz Cumhuriyet rejimine, hala tutunmaya devam ettiğimiz kadın-erkek eşitliğine, şu anki özgürlüğümüze şükrettim.
Kitabın filmi de çekiliyormuş ve 2015 yılında vizyona girecekmiş. Sanırım sabırsızlıkla beklediğim filmlerden bir tanesi oldu bile.
Altını çizdiklerim;
“Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir.” S-8
“Bu savaş bittikten sonra Afganistan’ın erkekler kadar, belki de daha çok, sizlere gereksineceğini biliyorum. Çünkü bir toplumun, kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı yoktur.” S-133
“Oğlanların, dostluklara da güneşe davrandıkları gibi davrandığını anlamaya başlamıştı; varlığını tartışılmaz, mutlak kabul etmek, parlaklığının tadını çıkarmak, ama üstüne kafa yormamak.” S- 154
“Sırrını rüzgâra fısıldarsan, ağaçlara söylediği için suçlayamazsın.” S-198
Arka kapaktan;
Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı ile tüm dünyada inanılmaz başarı yakalayan Hosseini’nin ikinci romanı. Yazar bu romanda da yine doğduğu toprakları anlatıyor.
güzel bir kitaba benziyor
YanıtlaSilgerçekten güzel bir kitap şuan okuduğum için filmi olduğunu da duyduğum için netten araştırmaya başladım
YanıtlaSil