Işıl Şenol’un ilk romanı Asma Pansiyon, özellikle bir yazarın ilk romanını okurken heyecanlanırım. Bu roman da
heyecanlandırdı beni. Ayrıca kapağına da bayıldığımı iletmek isterim. Romanın
kurgusu güzeldi. Anne ve babası arasında sorunları olan Defne’nin erkek
arkadaşından da bir darbe yemesi sonucu Bozcaada’da bulunan ve Madam Yenola
tarafından işletilen Asma Pansiyon’da kendisini bulmasını anlatan bir
hikâyeydi. Pansiyonda sürekli yaşayan, hayattan kısa süreli kaçamaklar yapan
insanlardan ve pansiyon sahibi Madam Yenola’nın gizemli hikâyesinden bahseden
kitabı sevdim. Ancak bazı noktalar beni biraz sıktı, çünkü hikâyelerin birçoğu
farklı insanlar tarafından aynı şekilde yazılmıştı. Mesela Madam Yenola’nın
hikâyesi dört farklı kişiden ve hep benzer kelimeler ile anlatılmaktaydı.
Sonları ise biraz klişe olmuştu diyebilirim. Bu kitabın sizi yormayacak tam bir
tatil kitabı olduğunu düşünüyorum.
Altını çizdiklerim;
“Böyledir ama, insan, bazen
istese de umudunu kaybedemez, kızsa da birden kopamazdı alıştığı şeylerden.” S-
41
“İnsan bazen bulunduğu ana
gömülür, neler yaşadığını unuturdu.” S- 88
Arka Kapaktan;
"Madam Yenola çiçekleri
suladığı bakır tası nasıl yere düşürdüğünü, kapıya nasıl tutunduğunu fark
etmedi. Tası yerden alıp "İyi misiniz?" diye soran kıza kibarca
başını sallayıp odasına attı kendini. Yatağına uzandı,titreyen ellerini
göğsünün üstünde birleştirdi.İçindeki yüksek ses "Biliyordum!"
dedikçe onu susturmaya çalıştı. Aklından, kalbinden öyle çok şey geçiyordu ki
vücudu taş kesilmişti. Mayıs ayının Bozcaadayı iyice ısıttığı günlerde, bağ
bozumu yaklaşırken, öylece kaldı yattığı yerde. "İnsan ümidini kesince
beklemeyi bıraktığı her şey gelir düşer kollarına" diyen dayısı, yine
haklı çıkmıştı."
bir dönem çok fazla okundu bu kitap , aklımdaydı sonra araya başka bambaşka kitaplar girdi, yine not ediyorum ama hatırlatma için teşekkürler...
YanıtlaSil