19 Ekim 2015 Pazartesi

Paris ve Londra'da Beş Parasız - George Orwell


Özellikle biraz da otobiyografik olduğunu duyduğum için okudum bu romanı, Orwell yine gerçekleri insanların yüzüne çarpmayı başarmış. Paris gibi dünyanın en şık şehirlerinden birisinde bile yoksul halkın açlığının sefaletinin aynı olduğunu yaşayarak öğrenmiş ve bizlere anlatmış. Paris’teki restoranlar ile ilgili kısımları özellikle dikkatimi çekti diyebilirim, çünkü hayalimizde hep en şık, en zarif lokantaların arka mutfaklarında kimler çalışıyor ve nasıl bir sefalet var çok net anlatılıyor. Üzerindeki kıyafetleri rehinecilere verenler ya da satmaya çalışanlar, yerdeki izmaritlerden sigara ihtiyaçlarını gidermeye çalışanlar, günde neredeyse 20 saat çalışarak sadece bir parça ekmek ve pis, derbeder bir dam altında uyumayı kazanabilenler ile dolu bu kitap. Yazar, Londra’ya gittiğinde de durum pek farklı değil hatta daha da ağır şartlarla karşılaşıyor, bu yüzden çok milliyetçi bir kitap olduğunu söylemeyeceğim. Yazarın, daha önce Aspidistra, Bin Dokuz Yüz Seksen Dört ve Hayvan Çiftliği kitaplarını da okuyup çok beğenmiştim.

Altınız çizdiklerim;

Yine de meteliksiz kalmanın bana kesinlikle öğrettiği bir iki şeyi gösterebilirim. Bir daha hiçbir zaman berduşların sarhoş birer ahlaksız olduğunu düşünmeyeceğim, bir peni verdim diye bir dilencinin bana minnet duymasını beklemeyeceğim, işsizler uyuşuksa buna şaşmayacağım, selamet ordusuna para vermeyeceğim, giysilerimi rehine koymayacağım, sokakta birisinin uzattığı el ilanını geri çevirmeyeceğim, şık bir restoranda yediğim yemekten tat almayacağım. Bu, bir başlangıç.

Arka Kapaktan;

Beş parasız kalmaktan o kadar çok bahsetmiştiniz ki; eh, işte beş parasız kaldınız ve hâlâ ayaktasınız." Paris ve Londra'da Beş Parasız, 20. yüzyılın en büyük romancılarından George Orwell'in, Avrupa'nın iki büyük şehrinde, Paris ve Londra'da yaşadığı sefaleti olanca gerçekliğiyle anlattığı, son derece önemli bir eser. Bir gün Paris'in orta yerinde meteliksiz kalan genç yazar, yoksulluk ve açlıkla mücadele etmeye başlar. Rehineciler, iş bulma kurumları, umut tacirleri, karın tokluğuna günde on yedi saat çalışılan karanlık otel mutfakları arasında sürüp giden Paris macerası, yazarın güç de olsa kendini Londra'ya atmasıyla sona erer ama Londra'da onu çok daha ağır şartlar beklemektedir.


Orwell, modern insanın ısrarla görmezden geldiği bir dünyanın kapısını aralıyor. İşsizlik, evsizlik, açlıkla damgalanan bu dünyanın insanları izbe pansiyonlarda, berduş barınaklarında yaşıyor, hayata bir ucundan tutunmaya çalışıyorlar. Paris ve Londra'da Beş Parasız, köleliğin hiçbir zaman, modern zamanlarda bile ortadan kalkmadığını, sadece görünüm değiştirdiğini anlatıyor.

6 yorum:

  1. '' Paris gibi dünyanın en şık ülkelerinden.. '' ülke olmamış sanki oraya ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok haklısınız... hemen düzelttim teşekkür ederim...

      Sil
  2. Merhaba, okumadıysanız Jack London'ın Doğu Yakası kitabını da tavsiye ederim.

    YanıtlaSil