16 Haziran 2014 Pazartesi

Germinal - Emile Zola


Ölüm geldi mi lambayı söndürür!!!”
Sırf bu cümle bile bu kitabın okunmaya değer olduğunu gösteriyor! Hepimizi yasa boğan Soma faciasından sonra #kitapkardeşliği tarafından seçilen bu kitap o yıllardan bu yıllara hiçbir şeyin değişmediğini gösteriyor. Aslında sırf bu yüzden biraz kızgınım ve üzgünüm.
Hayatlarının tek geçim kaynağı madencilik mesleği olan bir kasabada yaşanan olaylar ve bu kasabaya yeni gelen bir adamla birlikte insanların bilinçlenerek haklarını savunmaya başlamalarını konu alan bu kitap beni gerçekten etkiledi. Etienne’nin Catherine’e olan aşkı, kadınların toplumdaki değersizliği, güçlünün güçsüzü hep ezme çabası, açlık ve sefalet bu kitapta iyi işlenmiş konulardandı. Ayrıca grevin devamında işlerin nasıl yoldan çıkabildiği de ilginç bir ayrıntıydı. Kitabın kalınlığı gözünüzü korkutmasın çünkü başlandığı anda kolayca ilerleyebileceğiniz bir akıcı dile sahip.
Kitap bittiğinde ise tek düşündüğüm “sadece 5 cent daha fazla istemişlerdi” bu kadar basit bir istek bile işletmeciler tarafından nasıl bastırılmaya çalışıldı…
Altını çizdiklerim;
“Kan mı bu? Hayır, kömür tozu… İçimde ölene dek beni ısıtacak kömür var.” S- 9
“Anlaşabilmenin en iyi yolu serinkanlı olmaktır. “S- 55
“İnsan güçlü olmadığı zaman akıllı olmak zorundadır.” S- 62
“İnsan, hayvan gibi yerlerde süründüğü zaman, hiçbir vakit elde edemeyeceği şeyleri kendisine veren tatlı bir yalan bulunmalıydı yaşamında.” S- 176
“Ama yöneticiler bütün uyarıları aynı sinirli cümleyle yanıtlamışlar: kömür çıkarmak her şeyden önce gelirmiş, kuyu daha sonra rahat rahat onarılırmış nasıl olsa.” S- 473
Arka Kapaktan;
Yüzyıl sonunda, kan rengine bulaşmış bir akşam vaktinde, kesinlikle hepsini peşlerinden sürükleyecek bir isyanın kıpkırmızı görünümüydü. Evet, bir akşam vakti, dizginlerini koparan, gemi azıya alan halk, böyle döt nala koşacaktı yollarda. Burjuvaların kanını akıtacaktı dereler gibi, kesik başları gezdirecek, kırılan kasalardan dökülen altınları her tarafa saçacaktı. Kadınlar uluyacak, erkekler de ısırmak için kurt çenesini andıran çenelerini açacaklardı. Evet, gene paramparça giysileri, gene saboların yankılanan tıkırtılaı, pislik içindeki bedenleri, kötü kokan nefesleri, dizginlenemeyen barbar taşkınlığıyla o öfkeli, dehşet verici kalabalık alt üst edecekti ortalığı. Her tarafta yangınlar çıkacak, taş üstünde taş kalmayacak, yoksulların bir gecede kadınlara saldırıp, varlıklı kimselere ait şarap mahzenlerini boşaltacağı o müthiş şehvet ve yeme sefahatinden sonra ilkel insanlar gibi ormanlara dönülecekti. Belki de yeni bir ünyanın geleceği güne kadar hiçbir şey kalmayacaktı. Ne para ne şöhret. Evet, doğanın bir gücü gibi bunlar geçiyordu yoldan işte ve içerdikleri de yüzlerinde bunların korkunç rüzgarını hissediyorlardı. Başka bir çığlık, 'Marseillaise'i bastırdı: 'Ekmek!Ekmek!Ekmek!'"

4 yorum:

  1. ortaokulda okumuştum beni en çok etkileyen kitaptır.1860 lı yıllarla 2014 hala aynı hiç bir şey değişmedi.Bu kitabı okurken karakterlerle birlikte açlığı ve kapana kısılmayı bende hissettim.Emile Zola gerçekten müthiş bir anlatımla insanı kitabın içine çekiyor ve sizde kitabın sonunda karakterlerle ölüyorsunuz yaşamanıza imkan yok.Filmini de izlemiş ama kitap kadar başarılı bulmamıştım.Bir bakayım kimseye vermemişsem tekrar okumak geldi içimden şimdi ağzına sağlık:))

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten çok etkileyici bir kitap.. yeni okuma fırsatı buldum ve hayran oldum diyebilirim... güzel yazmışsınız.

    http://mahrem-i-esrar.blogspot.com.tr/2014/08/germinal-emile-zola.html

    YanıtlaSil