Yalnızlığın ve beş parasızlığın
tanımının en iyi yapıldığı kitaplardan birisi olduğunu düşündüğüm kitap Marquez’in
şahane kaleminden olduğu için bu etkiyi yaratıyor. Emekli bir albay, karısı ve
bir dövüşlerde üzerinden para kazanmayı planladıkları bir horozu anlatan
kitapta çok çarpıcı cümleler bulunmaktaydı. Albay’ın hissettikleri,
hastalıkları ve kitabın sonunda yaşamın şifresini bulması bence hayli
etkileyiciydi.
Marquez’in sadece yetmiş sayfa
ile anlattığı bu öykü diğer kitapları kadar keyifli olmasa da okunmaya değerdi.
Altını çizdiklerim;
“Sansürcülerin basılmasına izin
verdiği satırların aralarını okumak zor.” S- 19
“İnsanlık bir bedel ödemeden
ilerleyemiyor.” S- 26
“Böyledir işte, insanın
nankörlüğü sınır tanımaz.” S- 30
“Umut karın doyurmaz…
Karın doyurmaz ama insanı ayakta
tutar” S- 45
“Yoksulluk şekerin en iyi
ilacıdır.” S- 54
Arka Kapaktan;
Albaya Mektup Yok, çağımızın en
büyük yazarlarından Gabriel García Márquez'in en güzel uzun öykülerinden biri.
Ülkesi uğruna savaşarak yaptığı hizmetlerin karşılıksız kaldığını anlayan,
emekliye ayrılmış yaşlı bir askerin öyküsü. Bir türlü gelmeyen emekli aylığını
her cuma günü karısı ve horozuyla birlikte bekleyen emekli bir albayın komik,
ama bir o kadar da trajik hikâyesi. Gabriel García Márquez'in 1982'de Nobel
Edebiyat Ödülü'ne değer görülmesinde, hiç kuşkusuz, Albaya Mektup Yok'un da
payı var. Büyülü gerçekçilik ustasının anlattığı her sahne, karakterlerin her
davranışı, umarsız görünen bir dünyada yaşama sevincinin türküsünü söylüyor,
ölüme ve yalnızlığa meydan okuyor. Her cümle, yaşamın uçsuz bucaksız boşluğunun
suskunluğunu kırıyor. "İmge, gerçekliğe ulaşmanın aracıdır," diyen
Gabriel García Márquez'in buruk bir alaycılık içeren bu öyküsü neredeyse görsel
bir edebiyat başyapıtı.
Kesinlikle ! Marquez'in bence en iyi kitaplarından biri. Görkemi hacmiyle ters orantılı.
YanıtlaSil