18 Haziran 2015 Perşembe

Sayıklamalar - Ferhat Uludere


Bir süredir sınav hazırlıklarımdan dolayı istediğim gibi kitap okuyamıyorum ve blog ile ilgilenemiyorum. Okuduğum kitapların da beni yormayacak incelikte olmasına özen gösteriyorum. Ferhat Uludere’nin daha önce 1001 Fıçı Bira isimli kitabını okumuş ve çok eğlenmiştim. Yitik Ülke Yayınları’ndan ilk kitabının tekrar basıldığını duyduğumda ise tereddüt etmeden aldım. Yaklaşık 5 gün boyunca yanımda gezdirdiğim bu kitabı iki saatte okuyup bitirdim ve inanılmaz beğendim. Sadece doksan sayfa olan bu kitapta altını çizdiğim cümleler ve paragraflar oldu. Daha başındaki önsözü ile beni bağlayan kitabı elimden bırakamadım. En sevdiğim cümleler ise şöyle…

“Zamanı tüketmek zorunda olmak dışında yapabilecek bir şeyim yok. Yine de zamanla işimin daha bitmediğine inanıyorum bir saatimin olmayışı zamanı daha da soyut kılıyor. Soyutlaştıkça, ona karşı savaşım azalıyor”

“Bu hayatta her şeyi bir tören havasına büründürmeli insan, her şey ibadet gibi olmalı. Tanrı dediğiniz, boşluktan oluşan varlığı düşünerek bütün kutsallığı ona ayırdınız. Doğaya ve yaşama sunulması gereken ibadeti ortadan kaldırdınız. Onları, varlıklarının dışına çıkarmaktan korktunuz. Asıl tembel sizlersiniz..”

“Beyin; Tanrı’nın insanı cezalandırmak için yarattığı bir işkence aleti. Beyin olmasaydı, hiçbir şey var olmayacaktı. Işığı bilemeyecektim, arzulamayacaktım onu. Burada olmayı kabullenecektim. Hayvansı bir yaşam yaratabilirdim burada.”

Arka Kapaktan;

Sayıklamalar, Ferhat Uludere'nin ilk kitabı. İnsanı etkileyen hikâyelerin olduğu bir kitap. Yaşamak yıllarla ölçülen bir şey değildir, ama bu öyküler sanki daha çok yaşamış birinin elinden çıkmış izlenimi uyandırıyor. Bu yüzden de hikâyeler yürek burkucu ve etkileyici. Ben şahsen, kimine önceden aşina olduğum halde hepsini okudum, sonra kimine bir kez daha baktım. Sonra da, uzun süre aklıma takıldıklarını fark ettim. Daha doğrusu aklıma takılan tek tek hikâyelerin kendilerinden çok, bir dünyaydı, Ferhat tarafından yaratılmış bir dünya: Çaresiz bir yalnızlık güzellemesi, imkânsız bir ilişkiler bütünü, loş odalar, yağmur, ne yaptığını bildiğini sanan insanlarla kendisine neyin niye yapıldığını anlamayan insanlar. Ve bir tür üçüncü göz sahibi, yaradılış yumağının nedenini ve hikmetini anlamamış (belki de, zahmet etmemiş) bile olsa, nasıl sarıldığını bilen bir insan. Dünyayı bize kendi köşesinden bakarak anlatan, her zaman anlatıcı olmayan bir anlatıcı. Ferhat dünyaya biraz da Borges gibi bakıyor. Gören gözlerin sathi taramasından çok, görmeyen gözlerin deşici eşici bakışıyla…

-Sevin Okyay-

2 yorum:

  1. hımmm biraz daha araştırayım yorumun enfes belki bende alır okurum bunu

    YanıtlaSil
  2. merhaba taze bloguma çay içmeye davet ediyorum sizi. :) http://kahragunluk.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil