Romantik komedi tarzında, basit dille yazılmış ama ince ince de gerçek hayatımızı bize anlatan bir roman Ofistekiler. Lale Erol Ulutaş’ın gözlemleri çok yerindeydi, zaman zaman ben de plazada çalışan birisi olarak yarattığı karakterlere, kendi işyerimde çalışan kişilerin yüzlerini yerleştirdiğimi fark ettim. Amirler, iş arkadaşları, dostlar ve üçüncü kurum ve kuruluşlarda çalışan tipler… Demek ki her sektörde aynı tipler var ve etrafımız onlarla sarılmış durumda J
Keyifli vakit geçirmek istiyorsanız Rüya’nın günlük tadında yazdığı hikâyesini okuyun derim.
Altını çizdiklerim;
“Ortaya çıkardığın iş kadar, kendini de satmayı bilmelisin, kendini pazarlamalısın, yoksa kimse seni fark etmez.” S- 21
“Adı üstündeydi, yönetici, yönetmekten geliyordu, insanı yönetmek, ona iş yaptırmak. Gerektiğinde kırıp dökerek, inciterek ama işi bitirmek ve bir üste teslim etmek. Teslim ederken ağız dolusu konuşmak ve işi dünya üzerindeki en mükemmel çalışmaymış gibi pazarlayabilmek” S- 51
“Sınırlı yaşantılarımızda varlığımızı anlamlı kılan önemli duygulardan biri değil miydi başarı ve başarıya duyulan tutku?” S- 55
“Aşkta arkadaşlık olmaz. Aşk bir gerilim meselesidir. İçinde biraz gizem, biraz çekişme barındırır. Arkadaşlık, paylaşım falan dedin m, o sevgidir belki ama aşk değil kesinlikle.” S- 107
“Edebiyat böyle bir şey değil miydi zaten; tek boyutlu ömrümüzde, başkaları, başka birileri olarak aldığımız kısa molalar.” S- 150
“Aşk belirsizlikti, kaynağını oradan alıyor, bilinmezden besleniyordu.” S- 200
Arka kapaktan;
Uluslararası bir ilaç şirketinin iletişim departmanında çalışmakta olan Rüya, gün geçtikçe değişen iş dünyasına uyum göstermekte zorlanmaya başlar. Otuzlu yaşlarının ortalarına gelmiş bir kadın olarak Rüya, özenle kurduğu düzeni, evliliğini, kişiliğini sürekli sorgulamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder