Okuduğum ikinci Sinan Akyüz romanı Piruze. Babası diplomat olduğu için sürekli ülke değiştiren bir ailenin akıllı ve bir o kadar da güzel kızları Piruze’nin Suriye’de bir adamla tanışması ve evlilikleri süresince çektiği sıkıntıları anlatan bir gerçek hayat öyküsü. Ortadoğu’nun kadınlara karşı ne kadar acımasız ve onları ne kadar değersiz gördüklerinin küçük bir kesitiydi okuduklarım. Şeriatın kadına nasıl da değer vermediğini, onu bir eşya gibi gördüğünü bir kere daha anladım. Erkeklerden gelen böylesine zulmün arasında aslında kadınların da birbirlerine ne kadar acımasız davrandıklarını okudum. Sanırım kendine güvensizlik ve sürekli baskı ortamı kadınları da erkekler gibi vahşileştiriyor.
Kitabın yazarının bir erkek olması ve yazarın kadın bakış açısıyla olayları, duyguları yansıtmasını çok beğendim. Yazar gayet akıcı bir anlatım diline sahip. Daha önce de aynı yazarın İncir Kuşları isimli romanını okumuş ve onu da çok beğenmiştim.
Altını çizdiklerim;
“Aşktan kör olmuş birine nasihat vermek, sarhoş birinin eline kılıç vermeye benzer” S- 100
“İnsanoğlu kesilmemiş kavun, karpuz gibiymiş. Kavunun, karpuzun tadını almak için kesmek, bir insanı tanımak için de onunla aynı yastığa baş koymak gerekiyormuş.” S- 351
“Biz kadınlar erkekler yüzünden gölge varlıklar olduk. Onların gözünde gölge ise teferruattandır.” S- 399
Arka kapaktan;
Yaşadığı acı gerçeklerden kurtulmak için Şamlı bir kocanın elinden Türkiye’ye kaçan genç bir kadının oğullarına kavuşmak için verdiği mücadelenin hüzün dolu hikâyesi, hafızalarınızdan kolay kolay silinmeyeceğe benziyor.
piuze ve oğulları Sinan Akyüz yeni çıktı
YanıtlaSil