5 yaşında bir çocuk düşünün… İsmi
Alper Kamu, anaokuluna gitmekten nefret ediyor. Okumayı çözmüş olması bir yana
en sevdiği yazarlar Oğuz Atay, Dostoyevski ve çerez niyetine Nietzsche. Büyümüş
de küçülmüş deyimi onun için fazla hafif kalıyor. Bu akıllı olduğu kadar
serseri ve baş belası olan ufaklık bir gün mahallesinde bir cinayete tanık
oluyor ve kendi kendine bu cinayeti çözmek için araştırmalarına, delilleri
toplamaya başlıyor. Alper Canıgüz yazarken zorlandı mı bilemem ama ben okurken
çok eğlendim. Serinin devamı olan Cehennem Çiçeği isimli kitapta
okunacaklarımın arasında yerini aldı bile.
Altını çizdiklerim;
“Neticede ahlak, herkese üç aşağı
beş yukarı aynı şekilde davranabilmek değil midir?” S- 24
“Gerçek acı sessizdir. Bir
huzurevi gibi.” S- 85
“Zaten insanlığa dair
kavrayışımızı biraz daha ileri götürmeyecekse bir cinayeti çözmek neye yarar
ki?” S- 87
“Adalet denen şey bir yalandan
ibaretti. İnsanlar suç işledikleri için değil suç işlememesi gerektiği için
cezalandırılıyordu. Sistem gaddarca bir caydırıcılık üstüne kurulmuştu.” S- 118
“Kafanızı ezmesini beklediğiniz
biri sizi kucaklayıverirse onu kendinize dünyadaki herkesten daha yakın
hissederseniz. Ayrıca insanın zihnindeki iyi/kötü kategorilerini altüst etmek
beyin yıkamanın birinci koşuludur.” S- 120
Arka Kapaktan;
Beş yaş insanın en olgun çağıdır;
sonra çürüme başlar.
Ben Alper Kamu, birkaç ay önce
beş yaşıma bastım.
Alper Canıgüz, kıvrak ve
sürükleyici diliyle, beş yaşındaki çocuğun içine düştüğü bir hikâyeyi
anlatıyor. Yaşının avantajıyla her yere girip çıkan, hem filozof hem fırlama
bir oğlan… Hikâyeyi ve karakteri çevreleyen semt hayatı ve mahalle atmosferi
de, bizzat karakter katıyor anlatıda…
Polisiye, fantastik ve mizahi
edebiyatın tatlarını ustaca kaynaştıran, olağanüstü özgün, çok iddialı bir
kitap…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder