2013 yılı hedeflerimden birisi de
Sabahattin Ali’nin bütün romanlarını okumaktı. İçimizdeki Şeytan, daha önceden
okuduğum “Kürk Mantolu Madonna” veya “Kuyucaklı Yusuf” kadar etkilemedi beni.
Nedeni ise diğer iki kitaptaki karakterlerin daha güçlü kişiler olmasıydı
zannediyorum. İçimizdeki Şeytan’da ana karakterler Ömer ve Macide’nin daha
normal ve hatta fakirlikten beli bükülmüş ihtiyaç sahibi insanlar olması onlara
olan acıma duygusunu, çaresizliklerini onlarla beraber hissetmemi sağladı.
Ömer’in bazı huylarından vazgeçememesi ve bunların sorumluluğunu içindeki
şeytana yüklemesi aslında hepimizin yaptığı şey değil mi diye düşündürdü beni.
Kitapta beni en çok etkileyen sayfalar Ömer’in Macide’ye aşkını anlattığı
satırlardaydı, ne kadar saf ve samimi anlatılmıştı. Diğerleri kadar değil ama
yine de dili ve anlatımı çok güzel bir roman diyebilirim.
Altını çizdiklerim;
“Hayat bir değişmeler silsilesi
ve her değişmenin bir tekâmül olduğunu anlamayanlar yobaz kafalı insanlardır.”
S- 48
“Hiçbir insan seven bir insanın
karşısında alakasız olamaz.” S- 81
Arka Kapaktan;
Bu romanda, toplumsal gündemin
kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın “kapana kısılmışlığını”
gösteriyor Sabahattin Ali.
Aydın geçinenlerin karanlığına,
“insanın içindeki şeytan” a keskin bir bakış.
kuyucaklı yusufu okumadım ben de ama kürk mantolu madonna çok etkileyiciydi içimizdeki şeytan biraz daha sönük sanki
YanıtlaSilSaygı duyarım arkadaşlar ama yaptığınız eleştiri sığ kalmış çok. Ekmek ile arabayı karşılaştırmak gibi bir kıyaslamaya girişmişsiniz.
YanıtlaSilDüşünsenize 1940 yılında yayınlandığında neden bu kadar ses çıkardı ? Milliyetçiler tarafından yerden yere vuruldu, Türkiye'nin birçok aydını(!) karşısında durdu ? Macide Türk aydının kaderini kendi ağzından anlatmıştır. Yalnızca bu bağlamda bile eşi benzeri olmayan bir romandır. Eleştirel perspektifinizi daha geniş bir çevreye yaymanız dileğiyle. Sevgiler.