90’lı yılları ergenlik veya
yetişkin olarak geçirenlerin mutlaka okuması gereken bir roman… Çünkü sizi alıp
öyle yerlere götürüyor ki, heyecanlanıyorsunuz. 1990’da başlıyor Ulaş ve
İrem’in hikâyesi, birisi 12 diğer 13 yaşındayken. Ulaş anlatıyor size aşkını,
arada İrem’in de notları var tabii. Ulaş müziğe özellikle de Türkçe Pop müziğe
inanılmaz meraklı, kafasında her duruma uygun bir şarkı çalabiliyor, hayatını
neredeyse şarkı sözleri üzerinden yürütebilecek kadar da bilgili bu konuda.
Ulaş’ın babası, annesi, İrem’in babası ve annesi ayrıca ortak mahalle
arkadaşlarının da katılımı ile çok bizden bir roman olmuş bu. İlk defa Uygar
Şirin okuyorum ve çok beğendim. Çok fazla detay vermek istemiyorum çünkü Ulaş
ve İrem’in aşk hikâyesi çok naif ve yoğun.
Bu kitabın bana verdiği keyifle
en kısa zamanda kendime bir 90’lar Türkçe şarkı listesi yapmayı (MFÖ ağırlıklı)
planlıyorum, bir de Mazhar Alanson’un Mazharolmak kitabını okumalıyım…
Altını çizdiklerim;
“Herhalde insan birini bu kadar
bekleyince gözleri ona oyun oynuyor.” S- 66
“Bazen küçük bir sessizlik
yıllara yayılır, bazen dünyanın gürültüsü tek bir güne toplanır.” S- 67
“Etrafında bir ayna yoksa
gerçekten var olduğunu nasıl bilebilirsin?” S- 83
“Kitap en iyi dosttur. İnsana
ihanet etmez.” S-94
“yanlıştan korkmanın bedeli daha
ağır, olduğun yere çakılır, aynı yerde döner durursun” S- 277
Arka kapaktan;
Senaryo, roman ve sinema
yazılarıyla tanıdığımız Uygar Şirin, Anne Tut elimi ve Büyük Deniz
Yükseliyor’un ardından üçüncü romanıyla okurların karşısında. Bu kez aşktan söz
ediyor ve fonda Sezen Aksu’dan Göksel2e, MFÖ’den Mirkelam’a, Erkin Koray’dan
Duman’a Türkiye’nin son 40 yılından onlarca şarkı çalıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder