Kitap Kardeşliği bünyesinde
okuduğum kitaplardan birisiydi Kaiken. Okumaya başlamadan önce Japon
felsefeleri hakkında daha çok bilgi sahibi olup, enteresan kurallar, gelenekler
öğrenebileceğimi zannetmiştim ama tahminlerim çok doğru çıkmadı. Hikaye güzeldi
ama kurgusu sıkıcıydı. Gerçek katilin kim olduğu belli olduktan sonra gereksiz
bir uzatma vardı diyebilirim. Macera ve gizemli, şaşırtıcı romanları seviyorum
ancak Kaiken bu talebimi tam anlamıyla karşılayamadı. Hikayede ayrıntılara hiç
önem verilmemiş, baştan savma konular ortaya serpiştirilmiş gibi hissettim.
Şaşırtıcı olması için çaba sarf edilmiş, okuyucu ters köşeye yatırılmaya
çalışılmış ama bu konuda da çok başarılı olunamamıştı. Yine de Grange hayranlarının okumadan
duramayacağı bir kitap olduğunu zannediyorum.
Altını çizdiklerim;
“Çünkü aşk diğerinin duygusuyla
beslenirdi. Coşku olmadan kalp durur, duygusuzlaşırdı. Tüm paylaşma yetisini
kaybederdi. Sonunda da içine kapanarak yalnızlığıyla kendini korumaya
çalışırdı.” S- 31
“Yasalar suçluları koruyordu, bu
pekala bilinen bir şeydi.” S- 43
“Kalplerin uzaklaşması,
bedenlerin uzaklaşması ile başlardı.” S- 72
Arka Kapaktan;
Doğan güneş karardığında, geçmiş,
çıplak bir kılıç gibi keskinleştiğinde, Japonya artık bir anı değil, kabus
olduğunda, Kaiken’in zamanı gelmiş demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder