Dört yaralı kadının hikayesi
Düğümlere Üfleyen Kadınlar. Hepsinin hikayesi birbirinden ilginç. İhtimaller sonucunda -belki de birbirlerini
korumak amacıyla- bir yolculuğa çıkmaları ve sırlarının ortaya dökülmesinin hikayesi. Madam
Lilla, Maryam, Amira ve yazarın kendisi. Kimi güçlü, kimi erkek, kimi çok kadın
ama hepsi içten içe birbirine muhtaç. Hikaye bir aşığın mektupları ve Kartaca
Kraliçesi Dido’nun yazıtları ile süslenmiş.
Kitabı çok ama çok beğendim, Ece Temelkuran’ın
cümlelerini ne kadar özenle seçtiği farkedilen bir ayrıntıydı. Özellikle hislerin
tasviri nakış gibi işlenmiş ve kurgusu üzerinde çok düşünülmüş. Çok satanlar
listesine girmeyi hakkı ile hakeden bir kitap.
Altını çizdiklerim;
“Çünkü yaseminler rüyalarını
unutmazlar böylece. Eve getirip gümüş tabağa koyarsanız yavaşça açılır, geceyi
hatırlar ve size beyaz rüyalarını fısıldarlar.” S- 34
“ İnsan, o da eli iyi gelmişse,
hayatta kendini bir kere bütünüyle görür. Ömrün gerisi ya o sahneye yeniden
kavuşmak için geçer ya da ondan kaçmakla.” S- 39
“ Hakikatte kadınlar, bu alem
içinde başka alemlerde yaşarlar. İçinde aşklarını ve büyülerini üfledikleri bir
alemdir bu. Erkekler biteviye o alemi hırpalar, yıkar. Kadınlar ise yeniden
üfleyerek nefesleriyle kurarlar o alemi. Kadınlar, erkekleri de üfleyerek var
ederler. Bir erkek, bir kadının nefesi kadardır; başka hiçbir şey değildir. “
S- 126
“ Bir dua kırıntısı lütfet. Benim
kalbim senin için hep namazda.” S- 271
“İnsan ancak sevilince öğreniyor
kendini sevmeyi.” S- 275
“ İnsan rüzgarı kendi kendine de
üfleyebilir ama bu, o rüzgarla hangi cehenneme düşeceğini bilemez.” S- 280
Arka Kapaktan;
Bir kadının kalbini fena kırmış
bir adam...
O adamı öldürmek için çölü
geçmeyi göze almış dört kadın... Düğümlere Üfleyen Kadınlar bu yolculuğun
romanı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder