29 Ocak 2014 Çarşamba

Deli Kadın Hikayeleri - Mine Söğüt




İlk defa Mine Söğüt okudum ve açıkçası çok etkilendim. Kitaptaki öykülerde anlatılan kadınlar sanki yanı başımdaymış gibi etkilendim.

 Maalesef ki bizim toplumumuzda kadın olmak demek bir sürü zorluğa göğüs germek, şiddeti yaşamak demek. Bu hikayelerdeki kadınlar da öyle… çocuğunu kaybeden, tecavüze uğrayan, dayak yiyen, istemediği adamla evlendirilen, aldatılan, evden kovulan kısacası kaybetmeye mahkum kadınlar. Mine Söğüt onların hikayelerini öyle çarpıcı ve şiirsel bir şekilde anlatmış ki, normalde gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde görüp önemsemediğimiz o insanların yaşamlarına giriyormuşuz gibi hissettim.

Özellikle kitabın içindeki illüstrasyonlardan da ürktüğümü söylemeden geçemeyeceğim.  Bu kadar acılı görünen, başarılı çizimler için Bahadır Baruter tebrik edilmeli.

Kitabın içindeki şiirlerden bir tanesi;

“Geceleri ben ağır, çok ağır bir taşın altında uyurum.

 Gündüzleri hafif, çok hafif bir yaprağın ucunda yaşarım.

 Gece beni taş ezer.

 Gündüz rüzgar devirir.

 Kanadıkça kanarım.

 Hayallerimi o yüzden kanla yazarım”.

Arka Kapaktan;

“Girdiği kabın şeklini alan su, geçtiği yolların rengini de çalarmış…”

Mine Söğüt’ten Unutulmayacak Delilik Hikâyeleri

Beş Sevim Apartmanı – Rüya Tabirli Cinperi Yalanları, Kırmızı Zaman, Şahbaz’ın Harikulâde Yılı 1979, Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey gibi romanları ve çeşitli biyografi, monografi, söyleşi kitaplarıyla okurların yakından tanıdığı Mine Söğüt bu defa hikâyeleriyle karşımızda.

“…kendini öldürme fikrini bu kadar çok seven biri kendini de çok seviyor demektir... kendini ve deliliğini” diyen yazar, Deli Kadın Hikâyeleri kitabında, aklın kıyısında gezinen, kadınlıklarını bir lanet gibi sırtlarında taşıyan, hepsi “kaybetmeye” yazgılı, içe işleyen yalnızlıklarıyla kalp burkan hayatları, varoluş kâbuslarını anlatıyor. Kitapta ayrıca, Bahadır Baruter’in bu hikâyelerin izlenimleriyle yaptığı on resmi de yer alıyor.

 Kalemini zehire, kana, cinnete, ölüme ve hayata aynı lezzetle batıran Mine Söğüt’ten unutulmayacak yirmi bir delilik hikâyesi...

1 yorum: