Kış Okuma Şenliği için seçtiğim
romanlardan birisiydi bu roman. Sanıyorum daha önce bu denli vurucu bir roman
okumamıştım. Füruzan’ın ilk romanı olmasına inanamadım, sanki yılların
yazarıymış gibi anlatımları, tasvirleri adeta büyüledi beni. Ve hikâyenin acımasızlığı,
gerçekliği… Erzurum’da büyüyen Emine’nin annesi, babası, ablası ve kardeşiyle
başlayan hikâyesi İstanbul’da 12 Mart döneminde sorguya alınması ile devam
ediyor. Hikâye bir ileri bir geri gidiyor gibi.
Emine’nin yaşadığı işkenceler
arasında ailesi olan anılarının birer birer canlanması, zaman zaman ona güç
vermesi ya da onu zayıflatması. Ailenin sosyal statüsüne olan merakı, özellikle
annesinin kendi duvarları içinde yaşayarak gerçeklerden kaçınması, ablasının
her şeyi kabullenir hayatı, yanlarında çalışan insanların eziklikleri,
Emine’nin aşkı Haydar’ın hayatı çok güzel anlatılmıştı.
Kitaba başlarken bazı kitap
kardeşlerim bana unutamayacağım bir roman olduğunu söylemişlerdi, ne kadar
haklılarmış. Okurken ağlamama engel olamayıp, içimin acımasıyla elimden
bırakıp, beş dakika sonra yeniden okumaya devam ettiğim bir romandı.
Altını çizdiğim cümleler dışında
işaretlediğim sayfalar, paragraflar bile oldu bu kitapta;
“Olanları anlamak için büyükler
ne kadar vakit kaybettiriyorlardı çocuklarına.” S- 94
“Utanca yenik düşüp
yalvarmamalıyım. Unutmayayım insan ancak insandan utanır.” S- 279
“Onlar sana çok, ama pek çok
sade, o denli de güçlü bir şey söyletmek istiyorlar. Haklılık duygunu elinden
almaya savaşıyorlar. Oysa bilirsin, insanı insan kılan en önemli ayrım adalet
duygusudur. Evet, dersen bitişin başlar. O zaman ilerde yaşayacağını umduğun
zamanı bile yitireceksin. İşte bağır alabildiğine, kanın akıyor, görünümün
inanılmaz çirkinlikte, bozulmuşlukta, bir hurda yığını gibi. Yine de asıl şeyi
alamadıkları sürece tam bir bütünsün. Bağır bakalım…” S- 374
Arka Kapaktan;
Kırk Yedi’liler en çok sözü
edilen “12 Mart Romanı…” ama 12 Mart’ta neler olup bittiğini anlatmıyor bu
kitap. “12 Mart”ı yaşayan çoğu 1947 doğumlu bir genç kuşağı anlatıyor.
Füruzan’ın bu ilk romanı, 1975’te
Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü almıştı.
Kış Okuma Şenliği kapsamında benim de okumuş olduğum kitaplar arasındaydı. Çok çok beğendim.
YanıtlaSilBen Seçil'e de çok üzülmüştüm, ve geçmişte kalan aşkına. Kitabın sonunda nasıl hortlak gibi karşısına çıktı Emine'nin ama! :( Beğenmene çok sevindim canım :)
YanıtlaSil