#kitapkardesligi’nin Ocak ayı
için seçtiği kitap Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı idi. Benim için yeni bir
yazarla tanışma fırsatı oldu, daha önce Nazan Bekiroğlu okumamıştım.
Anlatıcının dedesi ve
anneannesinin hikayesini bulma çabası, topraklarına ulaşabilme hayalinin bir
yolculuğa ve bu yolculukta bulduğu aşk romanıydı. Ama sadece aşk değil, savaş,
muhacirlik, tarih her şey vardı kitapta.
Daha geçtiğimiz Eylül ayında
Trabzon- Rize- Batum turu yapmış birisi olarak olaylar sanki gördüğüm yerlerde
geçiyormuş gibi hissettim ki bu romanın bendeki etkisini arttırdı.
Halı tüccarı olan Mirza Han’ın
oğlu Settarhan ve Zehra’nın ki çok geniş bir alana yayıldığını kabul etmemiz
gereken farklı yollardan (Trabzon- Batum- Tebriz- Tiflis- Bakü- İstanbul)
hayatlarının kesişmesini anlatan yarı gerçek yarı hayal ürünü bir romandı.
Settarhan’ın Azam ve Sofia adındaki iki kadına hissettikleri, aşk acısı, hayal
kırıklıkları… Rumlar, Müslümanlar, Ortodokslar, Zerdüştler her dinden, her
mezhepten insanın bulunduğu bu kitabı okumanızı gerçekten tavsiye ederim…
En beğendiğim paragraflardan ikisini
paylaşmadan geçemeyeceğim…
“Tanrı bütün âlemlerin Tanrısıdır
ve bütün gerçek dinler aynı bir Allah’ındır. Gerektiği kadar geriye
gidebilirsen bütün ırmakların aynı kaynaktan çıktığını, ortak bir mazide her
şeyin aynı ortak başlangıca bağlandığını görebilirsin.” S- 179
“Yangındı aslolan, dumanın
nereden tüttüğü önemli değildi. Kendi kalbinde bir doğu masalının şehzadesine
doğru akmaya başlayan ateş dinledi. Her belaya her kazaya evet diyebilirdi. Böyle
bir şehrayin alevi hangi cihetten gelse yanmaya değerdi. Fark etmez kimin
kalbinde kıpırdarsa kıpırdasındı, ama yeter ki çıksındı böyle bir yangın. Kalbinin
yangın haberini sardı sarmaladı, günü gelince açmak üzere bir kuytuya kaldırdı.
Değil mi ki Settarhan aşk’ın “ş”sinde takılmıştı!” S- 240
Altını çizdiğim cümleler;
“İnsan âşık olmasa kendi görüntüsünden
bu kadar memnun kalabilir miydi?” S- 112
“Tarihe sebepler değil sonuçlar
kalır.” S- 132
“Bir kadın eğer kendisini
övüyorsa karşısındakini övmüyor demekti. Övmüyorsa da değer vermiyor demekti.”
S- 140
“Bir sıkıntının geçeceğine
duyulan güven, ona dayanmanın tek çaresiydi.” S- 302
“Aşkın zamanı yok anı var, kelamı
yok ama ışığı var.” S- 336
“Bir tek masumun dahi öldüğü
yerde hiçbir haklı gerekçeden söz edilemezdi. Savaş insanı canavarlaştırıyordu
ve insanın insana ettiğini kimse kimseye etmiyordu.” S- 496
Arka Kapaktan;
Nazan Bekiroğlu'ndan
Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman.
Balkan Savaşı döneminde başlayıp
I. Dünya Savaşı'na uzanan bir öykü...
Trabzon'dan ve Tebriz'den doğup
birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce deli akan sonra durgunlaşan iki
ırmak... Aslında çok ırmak... Tebriz'in en büyük, en asil halı tüccarının deli
fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra...
Ateşin bakışlı ateşin duruşlu;
ırmağını kendi bildiğince alev ateş akıtmayı seçen bir genç kız Azam. Adı ne
aşk ne de dostluk olan bir duyguyla Settarhan'ın ırmağına dolanan Batumlu
kitapçı Sophia. Acıyla yoğrulan, yoğruldukça durulaşan, kendi varlıklarını
sevdiklerinin varlığında eriten Büyükhanım ve Hacıbey...
Ve hep kendi içine doğru akan,
kendi ırmağını gencecik yaşta milleti için kurutan, Trabzon'un "kırık
kafiyesi" İsmail, ah İsmail...
İki büyük savaşın savurup yeniden
şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı
ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu'nun mürekkebi aşk olan
kaleminde buluştu. "Nar Ağacı" hayal kadar zengin, roman kadar güzel,
tarih kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin
detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca
unutulmayacak bir kitap...
Benim de ilk Nazan Bekiroğlu okumam bu.Yarısını da geçtim.Biraz dili beni zorlasa da başlarda,şimdilerde kapılmaya başladım :)
YanıtlaSilKeyifli okumalar..
daha önce tanışmamış olmana üzüldüm.ama tanıştığına da sevindim. :) diğer kitaplarını da beğeneceğine inanıyorum.
YanıtlaSil