28 Mart 2014 Cuma

Dünya Ağrısı - Ayfer Tunç


İlk defa okuduğum ve yine keşfetmekte geç kaldığım bir yazar Ayfer Tunç. Başkahraman Mürşit’in hissettiklerini öyle güzel betimlemiş ki sanki okuduğum süre boyunca o ağrıyı, sıkıntıyı içimde hissettim. Mürşit ve Madenci’nin birbirine benzer sırları, her ne kadar kitabın sonuna kadar konuşulmasa da onları birbirine bağlayan en büyük etken. İkisi de önceden istemeden yapmış oldukları suçlar karşısında ezilmekte ve hayattan kopuk bir şekilde yaşamaktadırlar. Birbirleri ile konuşmalarındaki ve özellikle Mürşit’in hislerinin anlatımındaki inceliğe bayıldım. Ayfer Tunç çok güzel bir yazım diline sahip. Kesinlikle tavsiye edebileceğim, içi dolu romanlardan birisi…

Altını çizdiklerim;

“Hikayeler insanı kendi kuyusundan çıkarır, başkalarının kuyularına atar.” S- 12

“Anlatabilmek için anlatılacakların olgunlaşmasını beklemek lazım. Bir acıyı zamansızca anlatmak dokusunu bozar, beklemek lazım.” S- 71

“İnsanın yaşlandıkça kısalmasının nedeni bu, kemiklerin kısalmasıyla ilgisi yok, yerçekimi denen şey dünyanın yorgunluğu aslında, bizi yere çeken şey dinmeyen bu yorgunluk.” S- 111

“Anlatmak acıyı gidermiyor ama uyuşturuyor.” S- 143

“Hem aşk en iyi ihtimalle hastalıktır, çoğu zaman iyileşirsin, iyileşmezsen de ölürsün.” S- 177

“Anlamak her şeyi değiştiriyor.” S- 243

Arka Kapaktan;

"Hayat, kayaç katmanları gibi parçalarına ayrılan değersiz bir kütledir."

Türkçe edebiyatın sözünü sakınmayan kalemi Ayfer Tunç, yazarlık hayatının 25. yılında sarsıcı bir romanla karşımızda.

Hayatı "yolcu" olarak yaşamak isterken baba mirası otelin işletmecisi, ailesinin "reisi" olmak zorunda kalan Mürşit, her geçen gün tamahkârlaşan bir şehirde, gerçek dostluğu İstanbul'da bıraktığı hayaletlerden kaçarak Mürşit'in oteline sığınan Madenci'de buluyor. İki arkadaşın dünya algısı, okuyucuya Türkiye tarihindeki utanç sayfalarının bir özetini sunuyor.

Arka planı toplumsal facialar, kitlesel cinnet hikâyeleriyle örülen Dünya Ağrısı'nda, geçmişle hesaplaşma cesaretini gösteren insanları yaşadıkları toplumdan ayıran sınır imleniyor.

Dünya Ağrısı kelimelerle sıkılmış bir yumruk.

Böyle bir şehirde sır saklamanın imkânsız olduğunun farkında değil. Öğrenecek elbet, bir gün şehir dediği şeyin birbirini gözleyen sayısız gözden ibaret olduğunu o da anlayacak. Ama buna çoktan alışmış olacak ya da daha fenası başkalarını gözleyen sayısız gözden biri haline gelecek. Babamın oğlu o olmalıydı diye düşünüyor, ben, oğlum gibi bir oğul olsaydım babam mutlu ölürdü; oğlum babamın istediği gibi bir oğul olduğu için ben mutsuz öleceğim.

2 yorum:

  1. Aynı fikirdeyim, Ayfer Tunç'un farklı bir dili var kitaplarını seviyorum. Ben de yakın zamanda okudum bu kitabı:

    http://mahrem-i-esrar.blogspot.com.tr/2014/02/dunya-agrs-ayfer-tunc.html

    YanıtlaSil
  2. ben de yeni okudum , gerçi Ayfer Tunç genel olarak sevdiğim, yazımına bayıldığım yazarlardan , ...

    YanıtlaSil