7 Ocak 2014 Salı

Nar Ağacı - Nazan Bekiroğlu


 
#kitapkardesligi’nin Ocak ayı için seçtiği kitap Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı idi. Benim için yeni bir yazarla tanışma fırsatı oldu, daha önce Nazan Bekiroğlu okumamıştım.
Anlatıcının dedesi ve anneannesinin hikayesini bulma çabası, topraklarına ulaşabilme hayalinin bir yolculuğa ve bu yolculukta bulduğu aşk romanıydı. Ama sadece aşk değil, savaş, muhacirlik, tarih her şey vardı kitapta.
Daha geçtiğimiz Eylül ayında Trabzon- Rize- Batum turu yapmış birisi olarak olaylar sanki gördüğüm yerlerde geçiyormuş gibi hissettim ki bu romanın bendeki etkisini arttırdı.

Halı tüccarı olan Mirza Han’ın oğlu Settarhan ve Zehra’nın ki çok geniş bir alana yayıldığını kabul etmemiz gereken farklı yollardan (Trabzon- Batum- Tebriz- Tiflis- Bakü- İstanbul) hayatlarının kesişmesini anlatan yarı gerçek yarı hayal ürünü bir romandı. Settarhan’ın Azam ve Sofia adındaki iki kadına hissettikleri, aşk acısı, hayal kırıklıkları… Rumlar, Müslümanlar, Ortodokslar, Zerdüştler her dinden, her mezhepten insanın bulunduğu bu kitabı okumanızı gerçekten tavsiye ederim…

En beğendiğim paragraflardan ikisini paylaşmadan geçemeyeceğim…
“Tanrı bütün âlemlerin Tanrısıdır ve bütün gerçek dinler aynı bir Allah’ındır. Gerektiği kadar geriye gidebilirsen bütün ırmakların aynı kaynaktan çıktığını, ortak bir mazide her şeyin aynı ortak başlangıca bağlandığını görebilirsin.” S- 179

“Yangındı aslolan, dumanın nereden tüttüğü önemli değildi. Kendi kalbinde bir doğu masalının şehzadesine doğru akmaya başlayan ateş dinledi. Her belaya her kazaya evet diyebilirdi. Böyle bir şehrayin alevi hangi cihetten gelse yanmaya değerdi. Fark etmez kimin kalbinde kıpırdarsa kıpırdasındı, ama yeter ki çıksındı böyle bir yangın. Kalbinin yangın haberini sardı sarmaladı, günü gelince açmak üzere bir kuytuya kaldırdı. Değil mi ki Settarhan aşk’ın “ş”sinde takılmıştı!” S- 240
Altını çizdiğim cümleler;

“İnsan âşık olmasa kendi görüntüsünden bu kadar memnun kalabilir miydi?” S- 112
“Tarihe sebepler değil sonuçlar kalır.” S- 132

“Bir kadın eğer kendisini övüyorsa karşısındakini övmüyor demekti. Övmüyorsa da değer vermiyor demekti.” S- 140
“Bir sıkıntının geçeceğine duyulan güven, ona dayanmanın tek çaresiydi.” S- 302

“Aşkın zamanı yok anı var, kelamı yok ama ışığı var.” S- 336
“Bir tek masumun dahi öldüğü yerde hiçbir haklı gerekçeden söz edilemezdi. Savaş insanı canavarlaştırıyordu ve insanın insana ettiğini kimse kimseye etmiyordu.” S- 496

Arka Kapaktan;
Nazan Bekiroğlu'ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman.

Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşı'na uzanan bir öykü...
Trabzon'dan ve Tebriz'den doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce deli akan sonra durgunlaşan iki ırmak... Aslında çok ırmak... Tebriz'in en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra...

Ateşin bakışlı ateşin duruşlu; ırmağını kendi bildiğince alev ateş akıtmayı seçen bir genç kız Azam. Adı ne aşk ne de dostluk olan bir duyguyla Settarhan'ın ırmağına dolanan Batumlu kitapçı Sophia. Acıyla yoğrulan, yoğruldukça durulaşan, kendi varlıklarını sevdiklerinin varlığında eriten Büyükhanım ve Hacıbey...
Ve hep kendi içine doğru akan, kendi ırmağını gencecik yaşta milleti için kurutan, Trabzon'un "kırık kafiyesi" İsmail, ah İsmail...

İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu'nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. "Nar Ağacı" hayal kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak bir kitap...


2 yorum:

  1. Benim de ilk Nazan Bekiroğlu okumam bu.Yarısını da geçtim.Biraz dili beni zorlasa da başlarda,şimdilerde kapılmaya başladım :)
    Keyifli okumalar..

    YanıtlaSil
  2. daha önce tanışmamış olmana üzüldüm.ama tanıştığına da sevindim. :) diğer kitaplarını da beğeneceğine inanıyorum.

    YanıtlaSil