Bu sefer #kitapkardesligi için
klasiklerden bir kitap seçildi. Okumadıklarımdan olduğu için hemen kitabın
siparişini verip Şubat ayını beklemeye başladım.
Jack London’ın 1800’lerde
yazdığı kültür, zenginlik, fakirlik, alt sınıf, üst sınıf vs. ayrımlarının
günümüzde de hala devam ediyor olmasını görmek beni üzdü aslında. Çünkü hayatta
bazı şeyler hiç değişmiyor. Bu arada bu kitabın biraz da Jack London’ın
hayatından kesitler içerdiğini söylemeden geçmeyelim.
Martin Eden bir denizci, iri
yarı, güçlü ve akıllı bir adam. Fakirlik içinde boğuşuyor, sırf ablasının
evindeki odasının kirasını vermek için aylarca gemide çalışıyor. Bir gün bir
arkadaşının vasıtası ile zengin ve kültürlü bir ailenin kızı olan Ruth ile
tanışıyor ve hayatı değişiyor. Çünkü Ruth çok naif, kültürlü ve zengin… Martin
kendisine bir hedef koyuyor ve yazar olmaya karar veriyor. Kitapların arasında
kayboluyor. Sayısız öykü ve şiir yazıyor bu arada da kendisini ciddi anlamda
eğitiyor ve kültür sahibi oluyor, sırf Ruth’a yaklaşabilmek için, aşkı için.
Bir gün her şey istediği gibi oluyor, Martin ünlü bir yazar oluyor ve öyküleri
yurt dışında bile satılmaya başlıyor. Fakat Martin yine mutlu olamıyor, çünkü
dışarıdan gözünde yücelttiği bu insanların kültürünün aslında yüzeysel
olduğunun, onlar için önemli olan şeyin bilgi ve kültür değil sadece itibar
olduğunun farkına varıyor. Elindeki her şeyi çevresindekilere bırakarak tekrar
denizlere gidiyor.
Akıcı ve çok keyifli bir roman,
kesinlikle tavsiye ederim.
Altını çizdiklerim;
“İkna edici olmayan bir
yanılsama, yalandan farksızdır.” S- 213
“Dünyada her şey rayından çıksa,
aşk yine emin kalır. Yolda bitkin düşüp tökezlemedikçe, aşk asla yolundan
sapmaz.” S- 279
“Aşk yaşamın en yüce ifade ediliş şekliydi.”
S- 328
Arka Kapaktan;
Jacl London yarı-otobiyografik
romanı Martin Eden’de yazar olabilmek için hayatını ortaya koyan genç bir gemi
işçisinin hikâyesini anlatıyor.
Ne güzel bir kitap okuduk hep birlikte
YanıtlaSil