11 Şubat 2014 Salı

Martin Eden - Jack London




Bu sefer #kitapkardesligi için klasiklerden bir kitap seçildi. Okumadıklarımdan olduğu için hemen kitabın siparişini verip Şubat ayını beklemeye başladım.
Jack London’ın 1800’lerde yazdığı kültür, zenginlik, fakirlik, alt sınıf, üst sınıf vs. ayrımlarının günümüzde de hala devam ediyor olmasını görmek beni üzdü aslında. Çünkü hayatta bazı şeyler hiç değişmiyor. Bu arada bu kitabın biraz da Jack London’ın hayatından kesitler içerdiğini söylemeden geçmeyelim.

Martin Eden bir denizci, iri yarı, güçlü ve akıllı bir adam. Fakirlik içinde boğuşuyor, sırf ablasının evindeki odasının kirasını vermek için aylarca gemide çalışıyor. Bir gün bir arkadaşının vasıtası ile zengin ve kültürlü bir ailenin kızı olan Ruth ile tanışıyor ve hayatı değişiyor. Çünkü Ruth çok naif, kültürlü ve zengin… Martin kendisine bir hedef koyuyor ve yazar olmaya karar veriyor. Kitapların arasında kayboluyor. Sayısız öykü ve şiir yazıyor bu arada da kendisini ciddi anlamda eğitiyor ve kültür sahibi oluyor, sırf Ruth’a yaklaşabilmek için, aşkı için. Bir gün her şey istediği gibi oluyor, Martin ünlü bir yazar oluyor ve öyküleri yurt dışında bile satılmaya başlıyor. Fakat Martin yine mutlu olamıyor, çünkü dışarıdan gözünde yücelttiği bu insanların kültürünün aslında yüzeysel olduğunun, onlar için önemli olan şeyin bilgi ve kültür değil sadece itibar olduğunun farkına varıyor. Elindeki her şeyi çevresindekilere bırakarak tekrar denizlere gidiyor. 

Akıcı ve çok keyifli bir roman, kesinlikle tavsiye ederim.

Altını çizdiklerim;

“İkna edici olmayan bir yanılsama, yalandan farksızdır.” S- 213

“Dünyada her şey rayından çıksa, aşk yine emin kalır. Yolda bitkin düşüp tökezlemedikçe, aşk asla yolundan sapmaz.” S- 279

 “Aşk yaşamın en yüce ifade ediliş şekliydi.” S- 328

Arka Kapaktan;

Jacl London yarı-otobiyografik romanı Martin Eden’de yazar olabilmek için hayatını ortaya koyan genç bir gemi işçisinin hikâyesini anlatıyor.

1 yorum: